3 Ağustos 2010 Salı

Los Lunes al Sol / Mondays in the Sun / Güneşli Pazartesiler (2002)


İspanya’nın kuzeyinde bir liman kentinde geçimini tersanede işçilik yaparak kazanmış bir grup arkadaşın yaşadığı travma ve hayat mücadelesini konu alıyor “Güneşli Pazartesi” ler. Filmin afişinde de belirttiği gibi, sadece bir grup insanın değil, daha nicelerinin ortak dramı, gururu ve kader birliği var bu filmde.

Rekabete dayanamayan tersane işçilerini çıkartmıştır ve bildikleri tek işi kaybeden insanları işsizlik ve zorlu hayat mücadelesi beklemektedir. Atılan işçi arkadaşlarından birinin açtığı Tersane Bar’da (Bar La Naval) buluşan, içen ve günün kritiğini yapan bu insanlar; mahvolmuş hayatlarını düzlüğe çıkaracak bir umut aramaktalar. Bilek gücünü kullanarak o ana kadar yaşamlarını sağlamış, hizmet sektörü için uygun yaşta ve beceride olmayan bu insanlar yaşama tekrar sarılabilmek için neler yapmıyorlar ki…

Santa, Jose, Lino, Amador, Reina, Rico, Sergei…

Santa (Javier Bardem): İsyankar ve uğradığı haksızlığı bir türlü hazmedememiş, lider bir kişiliğe sahip. Kadınlarla arası çok iyi. Avustralya hayranı. Gururlu. Arkadaşlarına çok belli etmese de her zaman onları kolluyor. Film boyunca, hareketleriyle, söylediği sözlerle, bu sömürü düzenli dünyaya başkaldıran muhalif bir karakter.


La Fontaine’in ünlü çekirge (bizde ağustos böceği olarak bilinir ama) ve karınca hikayesine getirdiği yorum izlenmeye değer.


...ağustos böceği karıncanın kapısını çalmış ama karınca ona demiş ki, "ağustos böceği kardeş eğer sen de benim gibi sıkı çalışsaydın böyle aç ve açıkta olmazdın" ve kapıyı açmamış.

Kim yazdı bunu? Çünkü mevzunun aslı böyle değil!
Bu karınca tam bir yavşak ve spekülasyoncu.
Ve neden bazılarının ağustos böceği doğduğunu açıklamıyor.
Çünkü ağustos böceği doğdun mu bittin demektir. Söylemiyor onu tabii..."


İşyerinden atıldığı anda hırsından kırdığı sokak lambasının parasını ödemesi için hakkında dava açılan Santa, bu parayı maddi değerinden dolayı değil ama manevi değerinden dolayı ödemek istemeyecek kadar gururlu…

-8000 pesetas ne kadardır?
-euro olarak mı?
-hayır pesetas olarak...
-8000?
-hayır, benim için etik olarak çok daha fazla."


Jose (Luis Tosar): Umutsuz, şüpheci, karısı çok zor şartlarda üç kuruş para için çalışırken kendisi işsiz ve parasız olduğu için aşırı duyarlı ve alıngan, sisteme inanmayan, oynadığı sayısal loto kolonlarını güzel bir dünyanın temellerine yaslamak isteyen bir adam. Buhranlı dönemleri sadece içerek atlatabileceğini zanneden bir kaybeden…



Lino (José Angel Egido): Yetişkin çocukları olan, diğerlerine nispeten daha yaşlı ve işi daha zor olan, ama bir o kadar da azimli bir delikanlı. Her iş günü, kendi gibi işsiz arkadaşlarıyla Lady Espana adlı feribota binip gazetelerden ve iş bulma kurumundan ayarladıkları iş görüşmelerine gidiyor. Bulduğu işlerde aranan özelliklerle alakası yok. Ama o hiç yılmıyor. Bu seremoni belki de onu yaşama bağlayan tek şey. İş görüşmelerine tebdil-i kıyafet ile gidiyor, genç görünmek için feribot tuvaletlerinde saçlarını boyuyor, oğlunun genç işi kazaklarını giyiyor. Bir gün ev telefonundan aranacağına dair bitmeyen bir umudu var.





Amador (Celso Bugallo) : İçine kapanık, dağılmış, çok içen, biraz filozof bir adam. Arkadaşlarını “karın ne zaman gelecek” sorularına hep yakın bir tarih vererek aldatan ve aslında karısının onu aylar önce terk ettiğini gizleyen yalnız bir adam.

Kendisiyle ilgilenen Santa’ya anlattığı siyam ikizleri hikayesi bize onu biraz tanıtabilir belki.
Birbiriyle geçinemeyen siyam ikizlerinin itişmesi her zaman ikisini de yere düşürüyor…

Birimiz düşerse hepimiz düşeriz diyerek birlik manifestosunu da veriyor Amador.
Onun bu sözlerinden sonra “together we stand, divided we fall” diye bağırası geliyor insanın…

Ya şu tespite ne demeli…

Önemli olan bizim Tanrı’ya inanıp inanmadığımız değildir.
Önemli olan Tanrı’nın bize inanıp inanmadığıdır.
Eğer inanmıyorsa hapı yuttuk demektir.


Rico (Joacquin Climent) : İçlerinde en tuzu kuru olan arkadaşları. İşten atılır atılmaz eline verilen üç-beş kuruş parayla işlettiği barı açan Rico için, arkadaşlarının demlenmesi bir geçim kaynağı. O da arada beleş verdiği içkilerle birliği destekliyor ama daha realist bir kişilik.

Reina (Enrique Villen) : Güvenlik teknisyeni olarak da olsa iş bulabilmiş şanslılardan. O da barın müdavimlerinden. Çalıştığı yerin çatı katından “beleştepe” olarak tabir edebileceğimiz bir yerden arkadaşlarına Celta Vigo maçlarını izlettiriyor. Atakların sonu ve goller bulunulan yer itibariyle kadraja sığmıyor. Ama olsun. Hizmet hizmettir.



Sergei (Serge Riaboukine) : Eski Sovyetler de kozmonot olarak görev yaparken hayatın rüzgarıyla İspanya’ya savrulmuş, samimi, görmüş geçirmiş, sevimli ve candan bir dost.
Anıları ve betimlemeleriyle arkadaşlarının yaşamına renk katan bir arkadaş.

Oyunculukların müthiş olduğu bu filmde rolleri daha belirgin ortaya çıkan iki karakterden Santa’ya can veren Javier Bardem kendisine hayran bıraktırıyor. Bu rolüyle birçok ödülü de almış. Ancak Jose rolüyle dikkat çeken Luis Tosar’ın da müthiş oynadığını söylemeliyim. Daha önce “gözlerimi de al” filmiyle bu satırlarda yer verdiğimiz Tosar yine incelikli bir iş çıkarmış.

Arkadaşlığın, dayanışmanın, yaşam mücadelesinin, başkaldırının incelikle işlendiği güzel ve bağımsız bir İspanyol filmi izlemek isteyenlere şiddetle tavsiye edilir.

Güneşli Pazartesiler..



Filmin IMDB linki için tıklayınız


Filmden özet görüntüler için tıklayınız 1 / 2

Takip Et

& Comment

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Copyright © 2015 Seyred™ is a registered trademark.

Designed by Seyred. Hosted on Blogger Platform.