15 Şubat 2010 Pazartesi

Jeux d’enfants / Love Me If You Dare / Cesaretin Var Mı Aşka ? (2003)


Julien (Guillaume Canet), annesi akciğer kanseri hastası olan, meraklı bir çocuktur. Sophie (Marion Cotillard) ise Julien ile aynı sınıfta okuyan, Polonya asıllı fakir bir ailenin kızıdır.

Julien, annesinin kendisine verdiği, en sevdiği oyuncağı olan bir kutuyla oyunlar oynamaktadır. Okul arkadaşları Polonya göçmeni olduğu için Sophie ile dalga geçip onu itip-kakmaktadırlar.

Bu iki çocuğun yaşamları boyu sürecek dostlukları ve aralarında oynayacakları oyun Julien’in elindeki kutuyu en mutsuz anında Sophie’ye vermesiyle başlar. Bir çeşit cesaret oyunu oynayan Julien ve Sophie birbirlerine kutuyu her verdiklerinde karşı taraftan yapılması zor veya toplum kurallarını hiçe sayan, disipline başkaldıran bir şey yapmasını ister.

Var mısın, yok musun ?

Başlangıçta basit ve eğlenceli bir oyun gibi gözüken bu cesaret dolu meydan okumalar, Julien ve Sophie’nin üniversiteye giden birer yetişkin olduğu yaşlarda çığrından çıkan ve yaşamlarını değiştiren tehlikeli oyunlar halini alır. İki genç aralarında filizlenen aşkın da farkına varamazlar.


Beni çok etkileyen bu filmi ilk kez İzmir’de yaz akşamları bir teras katında, ücretsiz film gösterimleri yapan bir açıkhava sinemasında izlemiştim. İki gencin birbirlerine farklı bir güçle bağlandıkları; hayata ve kadere karşı koyuşları ile sonsuz bir hür irade ve özgürlüğün; aslında nevrotik bir esarete dönüştüğünü görmek son derece ilgi çekici bir deneyimdi. Şimdi filmi tekrar izlediğimde bir yönüyle bu film bana Luke Reinhart’ın meşhur romanı Zar Adam’ı anımsatıyor.


Filmi orijinal ismiyle çevrildiğinde “çocuk oyunları” olarak çevrilebilir. Ben Türkçe bir isim versem en azından “var mısın, yok musun?” derdim sanırım. Ama “cesaretin var mı aşka?” olarak çevrilmiş. Çok alakasız da durmamış, ne dersiniz? Filmin birçok sahnesinde atlıkarınca görsel bir figür olarak kullanılmış, oyun kutusunun üzerinde de bir atlıkarınca var.


Genç yönetmen Yann Samuell, yer yer tiyatro dekoru gibi sahnelerle masalsı anlatımlar oluşturmuş. Kamera arkası görüntülerde; işini iyi yapan, çok samimi, kafalarda klişe oluşturan huysuz, esen-gürleyen yönetmen görüntüsünden uzak bir yönetmenle tanıştım. Canet ve Cotillard çok iyi oynamışlar ancak çocukluklarını oynayan minik oyuncuların da hakkını teslim etmek lazım.



Filmin çeşitli versiyonlarla kendini gösteren müziği ise herkesçe çok tanıdık bir müzik: La vie en rose.


Beni etkileyen duygu yüklü sahne şuydu:
- (Julien ): Hazineni almayacakMetin Rengi mısın? (oyun kutusunu göstererek)
- (annesi): Benim tek hazinem sensin!


Film sonunda bir izleyici olarak şu soruları kendime sormadan edemedim:
- Aşk bir oyunu başlatır mı, sonlandırır mı?
- Hep söylediklerimizden pişmanlık duyarız, ya söylemediklerimizden?
- İradeniz dışında bir şeyler elinizden kayıp giderken hangi acı, hangi sevinç bizi kendimize getirebilir?

Cap ou Pas Cap ?


IMDB linki için tıklayınız

Filmden bir sahne

Takip Et

& Comment

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Copyright © 2015 Seyred™ is a registered trademark.

Designed by Seyred. Hosted on Blogger Platform.