6 Mayıs 2010 Perşembe

GÜNAYDIN VIETNAM / GOOD MORNING, VIETNAM (1987)


Yıl 1965, yer Vietnam / Saygon.
Amerika işgalindeki topraklarda Amerikan askerlerini eğlendirmek, günlük sıkıntılarını ve vatan özlemlerini dindirmek amaçlı radyo yayınları yapılmaktadır. Radyo yayınları, askeri disiplin içerisinde yürütülen; sadece izin verilen belli müzisyenlerin eserlerinin çalındığı, eğlenceden uzak; yaşadıkları coğrafyanın gerçeklerinden uzak yayınlardır.

…Ve artık bu yerel radyonun Yunanistan görevinden henüz gelmiş; hareketli, sıra dışı, komik bir DJ’i vardır: Adrian Cronauer (Robin Williams).

"the wrong man in the wrong place at the right time."

Daha ilk programında izleyiciyi kırıp geçiren ve gönüllerde taht kuran Cronauer , üst rütbeli komutanlar tarafından fazla serbest bulunduğu için pek sevilmez. Ama Cronauer ordu radyosundan hayran mektubu alan ilk radyo sunucusudur: Hem de binlercesini…


Tam bir geveze olan Cronauer sabahın erken saatlerinde, meşhur akıllara kazınmış “Günaydıııııın Vietnaaaaam!” nidasıyla programına başlar ve sürekli konuşur. Tanıdığı arkadaşlarına, üst rütbeli komutanlarına takılır, o zamana kadar çalınmamış parçalar çalmaya başlar, taklitler yapar ve tüm dinleyenleri aşağıdaki gibi diyaloglarla güldürerek vazgeçilmez olur.

“Hayatım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor ama ben sıkıldım”
“Yemek o kadar acıydı ki ayağımdaki kıllar bile yandı”

------------ o ------------

Daha çok askeri yaşayışın, savaşın görüntülerini izleyeceğimiz beklentisiyle oturduğumuz film bizi ilk karesinden itibaren yanıltıyor elbette. Günaydın Vietnam’da bol bol kahkaha, ince espriler ile birlikte yüzünüze tokat gibi çarpan gerçekler ve düzene karşı bir başkaldırı var.

Robin Williams -birçok filminde olduğu gibi- yine farklı, tabu deviren, yalanlar ve kabullenilmişlikler üzerine dönen hayatı eleştiren ve ötesinde değiştirmeye kalkan muhalif bir rolde. Tıpkı Ölü Ozanlar Derneği, Patch Adams, Good Will Hunting’ de olduğu gibi. Bazı roller vardır bazı aktörlere/aktrislere yapışır ve özdeşleşir. Robin Williams, bu birbirine benzer ama bir yandan da farklı rollerle bizlere yaşadıklarımızı, gördüklerimizi ve de bize gösterilenleri sorgulamamızı sürekli hatırlatıyor.



Filmde askeri yaşam ve düşünce biçimiyle ilgili olarak; Saygon’un başkomutanı ve emrindeki binbaşı arasında geçen şu diyalog müthişti.

- Binbaşı: Bu radyoyu askeri mantığa göre yönetiyorum efendim!
- Komutan: Söylediğindeki çelişkiyi görebiliyor musun?

Unutulmaz sahneler…
Cronauer ’in Saygon’da askerlerin bir şeyler yemek/içmek için gittiği restoran-barda parmaklarına karidesleri takıp onları Kim Wilde’ın “keep me hangin on” şarkısının sözlerini değiştirerek söylediği sahne.

Saygon’da bombalar amaçsızca ve acımasızca patlarken, masum insanların kanları nedensizce akarken Cronauer ’in Louis Armstrong’tan çaldığı şarkı tüm tezatlığıyla kulaklarınızda çınlıyor: “I think to myself, what a wonderful world!”

Direniş arttıkça terör olaylarının arttığı Vietnam’da, işleri kontrol altına almak için bölgedeki askerlere haberler, gerçekler sansürlenerek veriliyor.



Yıllar geçmiş ama çok bir şey değişmemiş gibi…

…Günaydın Bağdat!
…Günaydın Kabil!
…Günaydın Prizren!
…Günaydın Saraybosna!


Filmin IMDB linki için tıklayınız.

Filmin fragmanı için tıklayınız.

Takip Et

& Comment

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Copyright © 2015 Seyred™ is a registered trademark.

Designed by Seyred. Hosted on Blogger Platform.