14 Mayıs 2010 Cuma

THE EDUKATORS / EĞiTMENLER (2004)



Macera Berlin’de başlar.
Avusturya’nın gözümüzü gönlümüzü açan dağ manzaraları eşliğinde gelişir...

ve yine Berlin’de sonlanır (ama sonuçlanmaz!).



The Edukators (Eğitmenler): Iki ‘aktivist’ genç.

Oldukça yakışıklı,
Gücü kuvveti yerinde,

Belli bazı becerileri (bina güvenlik sistemleri kurulumu ya da duruma göre devre dışı bırakılması gibi)

sıkı dostlukları,
Ve dünyanın şu anki düzenine hayli itirazları olan iki genç insan…

Aynı evi paylaşmakta ve geceleri adrenalin pompası bir işle uğraşmaktadırlar :

Berlin’in zengin muhitlerindeki saray yavrusu villalara gizlice sızmak,
eşyaların yerini bir sanatçı yaratıcılığı ile değiştirip,

Hiçbir şey çalmadan yazılı bir MESAJ bırakmak :

VARLIKLI GÜNLERiNiZ SAYILI



Öte yandan, gençlerden birinin kız arkadaşı zor durumdadır.

Zengin bir işadamının lüks arabasına (son 3aydır sigortalamadığı) arabasıyla çarpmıştır. Yıllar boyunca taksitler halinde ödemek zorunda olduğu borcun altında ezilmektedir.
Bir de işinden kovulur, kirasını bile ödeyemez duruma gelir.
Böylece Eğitmenlerin yanına taşınır.

Gençlerin evine taşındıktan kısa bir süre sonra da, sevgilisinin geceleri neyle iştirak ettiğini, beklenmedik bir şekilde, üstelik sevgilisi birkaç haftalığına Berlin dışındayken öğrenir.

Öğrenir de hiç geri kalır mı ??

Borçlu olduğu işadamının evine Edukators yöntemiyle girmek ister.

Istediğini yapar.

Malesef bu kızcağız, diğer iki genç kadar prensip sahibi değildir....biraz baştankara, hafif uçarı…(ve aşık!, acaba kime??)

Nerde duracağını bilemez…
Bu yaştaki, ve bu özellikteki kızların sahip olduğu bir potansiyelle, herşeyi arapsaçına çevirmeyi kolayca başarır.


Sonuçta,
3 genç, sözkonusu iş adamını (bir dağ klübesine)
kaçırmak zorunda kalırlar.

Adam da eskinin hızlı solcularından çıkmasın mı sana ??





Işte Avusturya Alplerinin o muhteşem manzaraları eşliğinde,
havada buram buram aşk kokusu,
günlerce konuşup yüzleşme imkanı bulurlar.

Birbirleriyle, … sistemle,…kendileriyle.
Stipe Erceg, Julia Jentsch, Daniel Brühl


Sonlara doğru benim gibi safdiller, “kafası çalışan insanlar, aralarındaki yargı ve güç mekanizmaları devre dışı kalırsa, konuşup tartışarak, uzlaşaçak bir nokta bulabilirler” iyimserliğine yelken açmış güldür güldür akacakken,

Film çok yerinde ve okkalı bir tokat atar:
adalet MÜLKÜN temelidir

ve film,
–sadece filmlerde olabilecek-
güzel bir sürprizle biter.

'her yürek devrimci bir hücredir'


-0-

Eğitmenlerin çok katmanlı, ince ince işlenmiş alt-metinleri yok.

Yeni bir önermesi yok.

Muhalif ruhları okşuyor orası kesin.

Belki çok bildik hatta klişeleşmiş ama çok da önemli soruları yeniden soruyor...
E bu da güzel.

Konuyu ele alışı ütopik ve naïf.

Anlatım akıcı ve hoş.

Oyunculuklar oldukça başarılı.

Amerikan sinemasına alternatif filmlerin yeşereceği bahçede…

sade ve anarşist bir kır çiçeği tohumu olarak algıladım.


Bu bahçenin bir köşesinin de Berlin olması bence bir tesadüf değil.

(Berlin deyip geçmemek icap eder. Entellektüel devinimi ve birikimi yabana atılır bir şehir değildir. Pek çok şey bir yana, film festivali ve resim sergileri, sözü geçme ve saygınlık anlamında, Paris’in kendini beğenmiş havasını çoktan söndürmüştür. Eskinin doğu-berlininde, şimdinin restore edilmiş, ama hala karanlık, hala asık yüzlü mahallerinde geceleri taksiler cirit atar. Garip giyim kuşamlı insanları kah bir plastik sanatlar atölye çalışmasına, kah bir moda defilesine, ya da underground müzik çalışmasına taşır.)



Film bitti,

Kalktım 10 yıl önce okuduğum bir kitabı [1] yeniden karıştırdım.
Bireysel itaatsizlik üzerine yeniden düşündüm.
17 yaşına gelince oğlum da izler diye filmi arşive kattım.




Umarım siz de izlersiniz.



Zira, bügünkü günde, ‘can sıkıntınızdan başka kaybedecek birşeyiniz yok’…



-o-
[1]: Gençler İçin Hayat Bilgisi El Kitabı: Gündelik Hayatta Devrim, Raoul Vaneigem, AYRINTI Yayinlari

Takip Et

& Comment

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Copyright © 2015 Seyred™ is a registered trademark.

Designed by Seyred. Hosted on Blogger Platform.