24 Ocak 2011 Pazartesi

Funny Games / Ölümcül Oyunlar (2007)


Funny Games Haneke’nin 1997’de gösterime giren aynı isimli eserinden 10 yıl sonra yeniden çektiği film. Yönetmen, orijinalin amaçladığı izleyiciye yeterince ulaşmadığı düşüncesiyle Amerikan versiyonunu çektiğini söylüyor. Oyuncular ve mekan farklı olsa da, anladığım kadarıyla, filmler kamera açısı, sahneler vs. birebir aynı.

Öncelikle Funny Games US’i heyecanla izlediğimi söylemek istiyorum. Korku Burnu ile Otomatik Portakal filmlerini anımsattı. Çoğu filmden farklı olarak filmin beni içine çeken üslubu var. Ver yumurtayı gitsin, vazgeçme çitten atla, şimdi ekmek yemenin sırası mı? gibi kendi kendime söylendim. Bazı yerlerde acayip bir nefret duygusu, kimi zaman gerilim.. ki bütün bunları filmi bilgisayardan uygun olmayan şartlarda izlediğim halde hissettim. Filmin sonunda beliren surata yumruk atma ihtiyacı duydum. Neden bu anlamsız şiddet? Sorusunu son dakikaya kadar kovaladım.


Orta halli-zengin bir aile arabalarıyla göl kenarındaki yazlıklarına gidiyorlar. Üç kişiler: Anne, baba ve 10 yaşlarındaki oğlanları. Arabanın arkasında küçük bir yelkenli tekne çekiyorlar.

CD sürücüde klasik müzik çalıyor. Gayet sakinken her şey ve herkes, aniden sert bir metal müzik devreye giriyor.. Tedirgin edici.. Daha çok da rahatsızlık verici.. Aniden beklemediğiniz bir anda beklemediğiniz bir durum.. Yönetmen seyircisini şaşırtmayı ve rahatsız etmeyi seviyor.. Zaten Cache filmiyle ilgili röportajında bundan bahsetmişti.. Amacım rahatsız etmek. Düşündürmek vs.

Yazlığa vardıklarında eski komşuları ile selamlaştılar. Beyaz pantolon-tişört, golf eldivenleri ile iki gençle tanışıyorlar.


Her şey gençlerden Peter’in (Brady Corbet) 4 yumurta istemeye gelmesi ile başlıyor.. Ann (Naomi Watts), yumurtaları veriyor. Peter kapıdan çıkarken yumurtaları düşürür. Sonra ikinci kez 4 yumurta ister. Ann gönülsüzce yeniden verir. Genç adam kapıdan çıkarken köpekle karşılaşır. Yumurtalar yeniden kırılır. Bu noktadan sonra diğer genç Paul (Michael Pitt) ve Ann’in kocası George (Tim Roth) devreye girer. Üçüncü kez yumurtalar istenir.

Peter ve Paul’ün aileyi rehin alması ve ertesi sabaha kadar üçünün de öleceğine dair bahse girmeleri ile gerilimin dozajı yükselir. Film boyunca devam eder.


Alışılagelmiş gerilim filmi klasiklerinden hiçbiri gerçekleşmez. Filmin başında görünen bıçak bir işe yaramaz.. Seyircinin beklediği son ekrana gelmez. Telefon çalışmaz. Çocuk yüksek giriş kapısından, çitten atlayamaz. Peter’in hiç beklemediğimiz bir anda öldürüldüğünü sanıp rahatlarız ama, Paul buna izin vermez.. Filmi geri sarar..

Filmi geri sarma anı alışık olmadığım bir sahne. Aslında seyircinin şiddete meyilinin, talebin, arzı yarattığının belki de bir eleştirisi.. Nefret o kadar büyüktür ki, seyirci öldürülme anını yeniden izlemek ister. Filmi geri alır.


Kısa notlarım aşağıda yer alıyor:

-Beyaz elbise içindeki gençleri psikopat yapan şey nedir? Sorunun cevabını öğrenemesem de, özellikle Amerika’da ve Avrupa’da, silahla okul basıp onlarca kişiyi öldüren canilerin toplumda bulunduğunu biliyoruz.

- Orta-üst sınıf toplumun tehlikeli diye nitelediği kesminden kendini izole ederken, güvenlik tedbirleri alırken, gerçekte kendine kaçamayacağı bir tuzak hazırlıyor olabilir.

- Ann’in kocasını oynayan Tim Roth, filmi asla izlemeyeceğini söylemiş. Filmdeki çocuğun kendi oğluna benzemesi onu çok rahatsız etmiş.

- Peter’in yumurta almak için mutfağa kadar girmesi, hal ve hareketleri, beyaz eldivenleri ta en baştan sizi rahatsız ediyor.

- Haneke’nin seyirciyi ters köşeye yatırdığının en somut göstergesi ise, beyazın yerleşik anlamını bozması: Bütün renkler hızla kirleniyordu. Birinciliği beyaza verdiler.. Demesi.

Takip Et

& Comment

0 yorum:

Yorum Gönder

 

Copyright © 2015 Seyred™ is a registered trademark.

Designed by Seyred. Hosted on Blogger Platform.